Obsesif Kompülsif Bozukluk bazen aşırı temizlikle, bazen bir düşünce veya duyguya çok takılmayla kendini gösterir ve yaşam kalitesini düşüren önemli bir rahatsızlıktır. Aslında çocukluktan başlayan bu rahatsızlığın nedenleri; ebeveyne, kardeşlere veya sosyal çevredeki arkadaşlara kızgınlık, içerleme,kırgınlık, engellenme, kendini ve ne istediğini tam olarak anlatamamak gibi akla hayale gelmeyen bir çok sebebe dayanabilir bununla beraber en belirgin nedeni ebeveyn’dir. Hatta tam anlamıyla ebeveynlerin tutum ve davranışlarıdır. Hangi anne baba çocuğun hasta olması için davranır ki?? Anne baba; çocuğun akıl beden ve ruh sağlığını koruyamaz da kim korur??
Bu yazının şu anda, bilinçsizce davrandığının farkında bile olmayan ebeveynler tarafından okunmasına , içselleştirilip çocuklarına karşı davranışlarını ve tutumlarını değiştirmelerine ve şifaya niyet ediyorum.
Sevgili okuyanlar hayat yolculuğunda çoğumuzun yükleri ağır oldu ve sınavlarımız çok zor geçti . Kimimiz aileden duygusal veya fiziksel şiddet gördük kimimiz anlaşılmadık veya parasız bir ailede yetiştik, belki de varlıklı olduk ama sevgisizlikle yandık kavrulduk. Her ne sebeple olursa olsun, hayatın bizi geliştirmesi için türlü türlü senaryolarla ihtiyacı vardı. Hiç birimiz bir önceki günkü insan değiliz. dünde ne yaşandıysa onun bize verdiği derslerle, kararlarla uyandık sabaha ve yeni kararlarla devam ettik yaşamaya. Anne baba olarak çocuklarımıza karşı tavrımızı, ne yazık ki çoğu zaman kendi anne ve babamızdan öğrendiğimiz veya geçmişte yaşanılan durumlar belirliyor. Şimdi bir durup düşünün! Çocuklarıma gerçekten doğru tutum ve davranışta bulunuyor muyum??
Çocukların psikolojik gelişim sürecinde anne – babanın tutum ve davranışları çok büyük etkendir. Çocuklar hep yazdığımız, söylediğimiz, anlattığımız gibi sizin birer küçük kopyanızdır, rol model olarak genellikle sizleri örnek alır yahutta karar verir onun gibi (annem veya babam) olmayacağım diye. Böyle baktığımızda bir çocuğu yetiştirmek ne kadar da büyük bir sorumluluk aslında, ona karşı yaptığımız her davranış onun dünyasını şekillendiriyor gelecekteki bütün kararlarını, davranışlarını belirliyor.
Elleri küçücük ve maalesef sürekli yıkadığı için yara içinde. Sekiz yaşında, iki yıldır sürekli elini nereye sürerse sürsün iğreniyor ve yıkıyor… Obsesif Kompülsif Bozukluk (OKB) yani halk arasındaki adı Takıntı Rahatsızlığı var babası onu her sabah sinirlendirerek uyandırıyor çünkü kızını sevemiyor ona dokunamıyor baba da ne yapsın bir şekilde çocuğunun ilgisini çekebilmek için sinirlendirerek uyandırmayı tercih ediyor. Konuşmayı, dinlemeyi, anlamayı maalesef aklına getiremiyor. Zaten çocukla ne konuşulur ki?? Konuşursa, çocuğun üzerinde kuvvetli şekilde tesir edeceğinin farkında bile değil. Esasen burada ebeveynin bir anlamda bakış açısına ihtiyacı var, öyle ya küçükken hiç kimse onunla konuşup derdini dinlememişti. O da aynı kendi ebeveyni gibi düşünüyor ve davranıyordu.
Şimdi bu zinciri buradan kırmaya başlamak gerek , sonuçtan nedene gidersek küçük kızın değil ebeveynin rahatsız olduğu ortaya çıkıyor.
Türkiye şartlarında bir çok nedenden dolayı önce birey olunamıyor sonra da bağımlı olarak yetiştikleri halde korkularla veya kişiye göre haklı sebeplerle evleniliyor. Ortalama 30 ‘lu yaşlara kadar aile ile yaşanıyor. Aile, çocuğun o yaşa rağmen birey olduğunu zannetmiyor sonra sadece belki yaş baz alınarak belki de başka bir kaygılar ve düşünceler ile evlenmeleri sağlanıyor. Kişinin içsel diyaloğundaki sesler ise kulaklarını sağır ediyor (yaşım geçiyor, arkadaşlarım evlendi , yalnızlıktan korkuyorum belki özgür olurum gibi) Bir çok sebeple birden bire kendini evliliğin içinde buluyor, kendini keşfedememiş iken birini tanımaya başlıyor ve sürpriz çocuk sahibi oluyorlar.
Bir çocuğun temel ihtiyaçları elbette ki sağlık, güvenlik, beslenme, korunma ama asıl ihtiyacı şefkatle, sevgiyle destekleyen ve onaylayan, çocuğun daha doğar doğmaz birey olduğunu kabul eden bir ebeveyn! En büyük ihtiyaçları diğer gereksinimleri arasında gözden kaçıyor..
Neler yapılabilir öncelikle çocuklar ile gerçekten ilgilenilmesi uygundur. Eğer bir ebeveyn iş yapabilmek için veya komşu ile sohbet edebilmek için çocuğun eline telefonu tutuşturuyorsa, ebeveyn kendi boş zamanında çocukla ilgilenmek yerine elinde telefona/tv’ye bakıyor ve çocukla yeterince iletişim sağlayamıyorsa, çocukla konuşulmuyorsa, konuşunca anlamayacağı zannediliyorsa, çocuğun yaramazlıklarına tahammül azaldıysa! baba anneye çocuk bakımında destek olmuyorsa, anne ve babanın arasında gerilim huzursuzluk varsa (bu illaki şiddetle olmaz ama çocuklar her türlü gerginliği sezer ) sadece kendi korku , kaygı ve egomuz yüzünden dünyaya getirdiğimiz canlıya tam anlamıyla sahip çıkamıyoruz demektir. Önce kendimize sonra ortaya çıkarmış olduğumuz kendi mahsulümüz olan çocuklarımıza sahip çıkalım. Neydi? çocuk ya bizi taklit ederek büyür ya da tam aksi ben annem veya babam gibi olmayacağım derken başka yanlış tavırlar sergiler. (OKB gibi)
Takıntı hali bir nevi isyandır da diyebiliriz. Onu görmeyen, sevgi, ilgi, şefkat ihtiyacını karşılamayan ebeveyne karşı ceza olarak da kişide bulunabilir. Ergen bir danışan ve babası karşımda duruyordu. Çocuğunu, bütün mirasını yönetecek tek varisi olarak görüyordu. İlk andan itibaren fark edilen baskın ve kontrolcü bir kişiliği olduğuydu. Çocuğun yerine konuşuyor, oturuşunu düzeltmesinden, saçının duruşuna, yemek yememesine kadar her şeyi eleştiriyor ve bunların düzelmesini ve iyileşmesini istiyordu. Baba olarak iyileşmesini istemesi doğal ama kendisiyle yapılan görüşmede kendisinin bile fark edemediği, çocuğunun birey ve özgür olduğunu kabul etmiyor onun istediği şekilde, tıpkı işyerindeki çalışanlar gibi ona itaat ederek davranmasını ve güvenilir olmasını istiyordu!! Yani çocuğunu çocuktan ziyade kendisinin yerine geçecek güvenilir bir çalışan olmasını istiyordu.
Kendi kelimeleriydi. Bunlar, onu şaşırttı ve kabul etmedi (İlginç!). Kabul ettiği ama zararsız gördüğü başka bir şey daha vardı başarı takıntısı. (takıntının çocuğa nereden geldiğinin işareti!!)
Çocukla yapılan görüşmede ise babasının onun her hareketine karıştığını, onun kararlarına saygı duymadığını, sürekli her hareketini eleştirdiğini ve ondan beklenti içinde olduğunu kendini artık çaresizce sürekli babasını, onun isteklerini düşünürken bulduğunu, ona karıştığı için gün geçtikçe artan nefretini, bunun asla değişmeyeceğini o yüzden hareket bile etmek istemediğini belirtiyordu.
Şimdi beraber bakalım babanın başarı takıntısı biricik oğlunu da hasta etmişti. Babayı model alan çocuk onun yaptıklarını sürekli düşünüyor ve aynı babası gibi durumu/kişileri kontrol etmeye çalışıyordu, tepki olarak ise babası ona ne yaparsa yapsın artık cevap vermiyordu yani cezalandırıyordu. Babasını ancak isyan ederek kontrol edebiliyordu ona karşı zafer !! kazanabiliyordu, gizliden isyanının adı ise depresyondu. Babasının onun iyileşmesi için kapı kapı çare araması bile onu çileden çıkarmakla beraber çoğu zaman rahatlatıyordu da.
Kısır döngünün ve iyileşememenin sorumlusu kim?? Hangi anne baba bunu ister ki?
Değişim ancak ve ancak kendimizde başlar sonra bizim yetiştirdiklerimize sirayet eder.
Sevgi ve selamlarımla…
Yaşam Koçu
Özlem YAŞAR