İkili ilişkilerde bir davranışta veya söylemde bulunduğumuz zaman, kafamızdaki yargı ile o davranışı veya söylemi gerçekleştiririz. Peki her zaman en doğruyu mu yaparız ya da söyleriz??
Samimi bir şekilde anlatmış olduğunuz bir olay için arkadaşınızdan tepki görmeniz veya toplantı esnasında herkesin hemfikir olduğu ama bir türlü uzlaşma yaşanmadığı bir durum bunlara örnek olabilir.
Aslında tek bir doğru yoktur, filtreler vardır. Filtreler yargılara sebep olur. Herkesin filtresi yani zihin haritası farklıdır. Bu filtreler kişisel tecrübe, karakter, içine doğduğumuz kültür ve ona
ait değerler gibi birçok kriterden meydana gelir. Kişisel tecrübe bu filtrelerin en önemlisidir diyebiliriz çünkü bizim kardeşimizden bile farklı düşünmemizi sağlar.
Bir yargıyla hareket edildiği zaman tepkisel davranılır. Yargı= tepkisel davranıştır.
İş hayatında yöneticilik yapan bir profesyonel, firmanın çıkarları için planladığı eylemi hayata geçirmeye çalışırken diğer bir yöneticinin buna mani olması yargısıyla hareket etmiyor. Ne demiştik kişisel tecrübeler ciddi bir filtredir, aylar önce yaşanmış bir olay sebebi ile kişi engelleneceğini varsayarak işini yapmıyor, yapamıyor. Sonuç olarak varsaymış olduğu yargı yüzünden patronu ile karşı karşıya geliyor. Halbuki varsaymasaydı hem iş arkadaşı hakkında kötü düşünmemiş hem de profesyonel hayatında kendi kendini sabote etmemiş olacaktı. Kendi yargı bulutu bir frekans yayıyor. ‘’Bu kişi beni engeller ‘’ yargısı frekansını yaydığı için ve düşünceler aslında biz farkında olmasak ta karşı taraftan algılandığından, kişinin düşüncesine istinaden diğer kişi algıladığı frekansı gerçekleştirebiliyor. Yani varsayan kişi farkında olmadan bir yaratım yapıyor bunu algılayan diğer kişi de sanki bir cep telefonu gibi wifi dağıtıcısından gelen sinyalleri algılıyor ve aynen öyle hareket ediyor belki aklında hiç öyle bir şey yokken bile aklına geliyor. Dolayısı ile herkes kendinden çıkan düşüncelerin sorumlusu oluyor. Ne kadar basit bir konu gibi görünse de akıldan geçen olumsuz düşünce ve yargıları olumluya çevirmek biraz zor. Düşüncelerimizi yönetmek için öncelikle farkındalık çok önem arz ediyor.
Don Miguel Ruiz Dört Anlaşma kitabında çok güzel bir şekilde anlatmıştır.
- Sözcüklerin gücü vardır… Samimiyetle konuş- içinden geçeni samimi bir dille ile anlat, Dedikodu yapma (içsel konuşma bile dedikodudur), Sevgiyle konuş – tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır!
- Hiçbir şeyi şahsi algılama… Başkalarının yaptıkları senden çok kendileri ile ilgilidir- Kişinin o anki ruh halini, geçmişte neler yaşadığını bilemeyiz o yüzden tavırları düşünceleri kendisiyle ilgilidir, En iyi olasılıkla etkilersin ki o bile sınırlıdır, ‘’senin yüzünden’’ dedikleri zaman bu bir yanılsamadır- Çoğunlukta inşalar bir birini suçlar bu sorumluluktan kaçma halidir içeride bulunan duyguyu kapatmaya çalışmaktır.
- Varsayımlarda bulunma (bu yazının içeriğini oluşturan temel düşünce ) soru sor! Eğer gerçeği bilmek ve ilerlemek istiyorsan karşındakini kırmadan ama problem olarak ZANNETTİĞİN konuyu sorular sorarak netleştir, isteklerini yine nazik bir şekilde dile getir başkalarının senin zihnini okuduğunu varsayma
Eşi hakkında beni anlamıyor şeklinde yargılayan kadına ‘’bu konu hakkında hiç eşinle açıkça konuştun mu ? ‘’ diye sorulduğunda hayır cevabı almak ve eşini müneccim yerine koyduğunun farkına varılması gerçek bir aydınlanma şekline örnektir.
- Elinden gelenin en iyisini yap, elinden gelenin en iyisi; sağlık, olaylar ve zamana göre değişir. Sen yine de yapmaya devam et. Elinden gelenin en iyisi mükemmeliyetçilik değildir. Elinden gelenin en iyisi mükemmel olmadığında kendini affet. Affet çünkü içsel olarak biliyorsun en iyisini yaptın bununla beraber bu senin en iyindi muhakkak daha iyisi olduğu gibi kötüsü de var ayrıca bu tecrüben seni daha iyisini yapmaya götürecek bir temel taşı olabilir. Yeter ki elinden gelenin en iyisi yaptığında başarısız bile olsan kendine haksızlık edip kızma. İşte bunlar hep farkındalık.
Nasıl ki iş yerimizde çalışırken işimizi titizlikle en ince ayrıntısına kadar düşünüp zamanında bitirmek için gayret ediyorsak kendimizi de bir proje olarak görüp hayatımızı cennete çevirecek düşünceleri üretebilmek için düzenli çalışmalıyız ta ki istediğimiz hayatı yaşayana kadar.
Sevgi ve Selamlarımla
Yaşam Koçu
Özlem YAŞAR